Sırtınızı Sultan Ahmet Camii’ne verin. Yönünüzü Kuzey Doğu’ya çevirin. Karşınıza çıkan muhteşem yapı, dünyanın 8.harikası olarak da kabul edilen Ayasofya’dır. İstanbul’da, Tarihi Yarımada'da, tarihi Sirkeci Garı’nın yaklaşık 1 km Güney-Güney Doğu istikametindedir. 10 dk yürüyerek ya da tramvaya binerek çabucak ulaşırsınız Ayasofya’ya.
Bizans döneminde, 32 metreye yakın çapı olan kubbesiyle İstanbul'un en büyük kilisesiydi Ayasofya. 916 yıl boyunca da kilise olarak kullanıldı. Aynı zamanda Bizans imparatorlarının taç giyme törenlerine de ev sahipliği yaptı. Fatih İstanbul'u fethedince, fethin sembolü olarak şehrin baş camii yapıldı ve kılınan ilk Cuma namazıyla ibadete açıldı. 482 yıl cami olarak kullanılan bu kadim yapı, 1934 yılında müzeye çevrilerek Müzeler Genel Müdürlüğüne bağlandı. Müze olduktan sonra hünkâr mahfili isimli bölümü 8 Ağustos 1980 tarihinde ibadete açıldı. Bir ay sonra 12 Eylül 1980 darbesi olunca, darbeden 2 gün sonra kapatıldı. 11 yıl sonra 10 Şubat 1991’de yeniden namaz kılmaya tahsis edildi. Ayasofya halen müze olarak ziyarete açık olmasının yanı sıra kısmen de olsa cami olarak hizmet vermektedir.
Dünya mimarlık ve sanat tarihinin en önemli yapılarından biri olan Ayasofya 3 kez yapılmıştır:
İlk Ayasofya I. Constantin' in oğlu Constantinus zamanında bitirilmiş, 15 Şubat 360’ ta ibâdete açılmış, fakat 44 yıl sonra meydana gelen bir ayaklanmada çıkan yangında harap olmuştur.
11 yıl sonra, II. Thedosius tarafından yaptırılan Ayasofya'nın ikinci binası 10 Ekim 415’te tamamlanarak tekrar ibâdete açılmış, fakat ikinci Ayasofya'nın kaderi de ilki gibi olmuş, açıldıktan 117 yıl sonra 532 yılındaki Nika ayaklanmasında çıkan yangında tahrip olmuştur.
Bugün karşımızda gördüğümüz Ayasofya, 5-6 yıl gibi kısa sürede tamamlanarak 27 Aralık 537 yılında törenle ibâdete açılan üçüncü Ayasofya'dır. Bu son halini yaptıran İmparator İustinianos, bunun diğerlerinden daha muazzam olmasını ister. Tamamlandığında Kudüs'teki Hz.Süleyman Mabedi'ne atfen o meşhur cümleyi kurar: Ey Süleyman seni geçtim!
Ayasofya, Osmanlı dönemi Türk mimarlarına ilham vermiş ve öğretici bir model görevi yapmıştır. Bazilika mimarisindeki sütun dizilerinin olmaması ve ortayı tamamlayan yan mekânların olması bakımından Ayasofya’dan farklılılık arz etse de, İstanbul’da Beyazıt ve Süleymaniye camilerinde Ayasofya mimarisini hatırlatan bir yapı düzeni vardır. Ama asıl Ayasofya’nın tam bir benzeri olan ve onun gerçek taklidi sayılabilecek yapı İstanbul Tophane'deki Kılıç Ali Paşa Camii'dir. Ayasofya mimari estetiğinin gelişmiş küçük bir versiyonu sayılan bu cami, dünyanın ilk deprem mühendislerinden biri sayılan Mimar Sinan'ın, hayatının son yıllarında yaptığı bir eserdir. Deniz üstünde yapıldığı söylenen ve minik Ayasofya olarak da adlandırabileceğimiz bu camiden, başka bir yazımızda bahsediyor oluruz.
Ayasofya hakkında daha söylenecek o kadar çok şey, anlatılacak o kadar çok hikâye var ki, siz en iyisi bu hafta sonu gidip, bu 15 asırlık muazzam eseri gözlerinizle görün. İçine girip, iki kutsal dinin inananlarına yüzlerce yıl kucak açmış bu devasa mâdebin o mistik atmosferini hissedin..
Dünya mimarlık ve sanat tarihinin en önemli yapılarından biri olan Ayasofya 3 kez yapılmıştır:
İlk Ayasofya I. Constantin' in oğlu Constantinus zamanında bitirilmiş, 15 Şubat 360’ ta ibâdete açılmış, fakat 44 yıl sonra meydana gelen bir ayaklanmada çıkan yangında harap olmuştur.
11 yıl sonra, II. Thedosius tarafından yaptırılan Ayasofya'nın ikinci binası 10 Ekim 415’te tamamlanarak tekrar ibâdete açılmış, fakat ikinci Ayasofya'nın kaderi de ilki gibi olmuş, açıldıktan 117 yıl sonra 532 yılındaki Nika ayaklanmasında çıkan yangında tahrip olmuştur.
Bugün karşımızda gördüğümüz Ayasofya, 5-6 yıl gibi kısa sürede tamamlanarak 27 Aralık 537 yılında törenle ibâdete açılan üçüncü Ayasofya'dır. Bu son halini yaptıran İmparator İustinianos, bunun diğerlerinden daha muazzam olmasını ister. Tamamlandığında Kudüs'teki Hz.Süleyman Mabedi'ne atfen o meşhur cümleyi kurar: Ey Süleyman seni geçtim!
Ayasofya, Osmanlı dönemi Türk mimarlarına ilham vermiş ve öğretici bir model görevi yapmıştır. Bazilika mimarisindeki sütun dizilerinin olmaması ve ortayı tamamlayan yan mekânların olması bakımından Ayasofya’dan farklılılık arz etse de, İstanbul’da Beyazıt ve Süleymaniye camilerinde Ayasofya mimarisini hatırlatan bir yapı düzeni vardır. Ama asıl Ayasofya’nın tam bir benzeri olan ve onun gerçek taklidi sayılabilecek yapı İstanbul Tophane'deki Kılıç Ali Paşa Camii'dir. Ayasofya mimari estetiğinin gelişmiş küçük bir versiyonu sayılan bu cami, dünyanın ilk deprem mühendislerinden biri sayılan Mimar Sinan'ın, hayatının son yıllarında yaptığı bir eserdir. Deniz üstünde yapıldığı söylenen ve minik Ayasofya olarak da adlandırabileceğimiz bu camiden, başka bir yazımızda bahsediyor oluruz.
Ayasofya hakkında daha söylenecek o kadar çok şey, anlatılacak o kadar çok hikâye var ki, siz en iyisi bu hafta sonu gidip, bu 15 asırlık muazzam eseri gözlerinizle görün. İçine girip, iki kutsal dinin inananlarına yüzlerce yıl kucak açmış bu devasa mâdebin o mistik atmosferini hissedin..
Gidip görülecek nice güzellikler vardır..
Galata'nın utangaç, ihtiyar delikanlısı Galata Kulesi
Güzeller güzeli Kız Kulesi
İstanbul'a ve Aziyade'ye âşık bir Fransız Pierre Loti
"Dolaştım İstanbul'u sabaha karşı
YanıtlaSilAşiyan, Eyüp Sultan, Kapalıçarşı
İçimdeki hüzünle durdum önünde,
Ayasofya garipti, ben ağlamaklı."
Şair gibi bizi de hüzne boğar Ayasofya!
İstanbul-i duygularında yalnız değil.Ayasofya'nın da bizim de hüzünlerimizi sevince döndür Ya Rabbi!
YanıtlaSil